KAYIT OL
Çocuklara yapacağınız her bağış için sonsuz teşekkür ederiz.
Askıda Bisiklet Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği
IBAN: TR33 0001 0007 4197 5990 6350 01
Tur Programı
Gün
Saat
Dakika
Saniye
Sizlerle daha güzel bir gelecek için…
Askıda Bisiklet Kimdir?
ASKIDA BİSİKLET; bölgemizde yaşayan ihtiyaç sahibi çocuklara bisiklet sevgisini aşılamak, hayallerindeki bisikleti onlara ulaştırmak, güvenli sürüş yapmaları ve
doğada sağlıklı spor yapmalarını sağlamak amacı ile kurulmuş, kar amacı gütmeyen bir sosyal sorumluluk projesidir.
Günümüz çocuklarında çok fazla rastlanan aşırı şişmanlık, teknoloji bağımlılığı ve madde kullanımı gibi büyük toplumsal sorunlardan çocuklarımızı kurtarmanın bir yolunun da bisiklet olduğunu düşünüyoruz. Bisikleti aktif kullanan çocuklarda bu tip
kötü alışkanlıkların azaldığını ve topluma daha uyumlu bireyler haline geldiğini gözlemledik.
Bu sebeple Askıda Bisiklet projesini 2017 yılında başlattık. Bisiklet sevdalısı insanların katkıları ile projeyi geliştirdik. Destekçilerimizin elinde bulunan bisikletleri, kask gibi güvenlik gereçlerini ve bisiklet kıyafetlerini alıyoruz, kullanıma uygun hale gelmesi için
tüm bakım ve onarımızı yapıp yerel makamlarca uygun görülen ihtiyaç sahibi çocukların kullanımına sunuyoruz.
Küresel ısınma ve iklim krizine karşı dönüştürdüğümüz bisikletlerle mücadelemize devam ediyoruz.
Askıda Bisiklet Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği olarak yola çıktığımız ilk günden bu yana amacımız, çocuklarda bisiklet kullanımını yaygınlaştırmak ve farkındalığı arttırmaktır. İhtiyacı olan çocukları ön planda tutarak her daim destekçileri
olmaya çalışıyoruz. Bisiklet sevgisini çocuklarımıza aşılayarak spor ve dayanışmanın artmasını sağlıyoruz.
Bu proje kapsamında bu güne kadar çocuklara;
* 1500 adet bisiklet
* 600 adet kask
* 450 adet forma
* 550 çift eldiven hediye edilmiştir.
* Özel Eğitim kurumları öğrencilerinin bisiklet kullanımını teşvik etmek için okullarında eğitimler veriyoruz.
* Okullarımızda bisiklet kulübü kurulması için öğretmenlerimizle iletişime geçerek, kurulan bisiklet kulüplerini destekliyoruz.
* Okullara, destekçilerimizden gönderilen bisikletleri teslim ederek, ömür boyu ücretsiz bakım ve tamirlerini üstleniyoruz.
* Okul kulüplerini belirli periyodlarda derneğimize davet ederek videolu anlatım ve sürüş eğitim bilgisi vererek o gün toplu bir sürüş gerçekleştiriyoruz.
* Gençlerimize örnek olmak amaçlı haftanın dört günü Ortaca ve çevresinde gurubumuzun üyeleriyle birlikte bisiklet turu yapıyoruz.
* Bisikleti olmayan öğrencilerimize tur boyunca kullanmaları için askıdan ücretsiz bisiklet veriyoruz. Kask, forma ve eldiven ücretsiz olarak dağıtılarak güvenli sürüş yapmalarını sağlıyoruz.
Günümüz çocuklarında çok fazla rastlanan aşırı şişmanlık, teknoloji bağımlılığı ve madde kullanımı gibi büyük toplumsal sorunlardan çocuklarımızı kurtarmanın bir yolunun da bisiklet olduğunu düşünüyoruz. Bisikleti aktif kullanan çocuklarda bu tip
kötü alışkanlıkların azaldığını ve topluma daha uyumlu bireyler haline geldiğini gözlemledik.
Bu amaçla projemizi geniş kesimlere yaymak ve daha fazla çocuğa ulaşabilmek amacıyla Askıda Bisiklet Turu düzenliyoruz. İlkini 2019 yılında yaptığımız ve ülkemizin birçok şehrinden turumuza katılan 100 bisiklet sevdalısının katkıları ile toplam 70 çocuğumuza bisiklet hediye ettik.
2020 yılında pandemi nedeniyle gerçekleştiremesek de 2021 yılında turumuzun ikincisini hayata geçirdik. Bu turda da 100 katılımcı ile 70 çocuğumuza bisikletlerini
hediye ettik. Bu sene de aynı heyecan ve istekle çocuklarımızı mutlu etmek istiyoruz. 29 Eylül – 2 Ekim 2022 tarihlerinde 3. Askıda Bisiklet Turu’nu sizlerin de desteği ile gerçekleştirmek istiyoruz.
Amacımız geniş çaplı bir katılım ile hem çocuklarımızı sevindirmek hem de ülkemizin farklı şehirlerinden gelen destekçilerimizi iyi ağırlamak olacaktır.
Sizler de derneğimize yapacağınız katkılarla ihtiyaç sahibi çocuklara bisiklet hediye etmemizde bizlere yardımcı olabilirsiniz. Bir çocuğun hayatını dokunmak belki de dünyayı değiştirir.
Derneğimiz mail ve mesaj yolu ile bisiklet dağıtımı yapmamaktadır. Muğla bölgesinde kurumlarca belirlenen belirli sayıda bisikletler dağıtılmıştır.
Derneğimiz çekiliş ve sosyal medya hesaplarından bisiklet dağıtımı yapmaz.
Şartlar
Bu bisiklet turu bir sosyal sorumluluk projesi olup tüm gelirleri ile ihtiyacı olan çocuklarımıza bisiklet alınacaktır. Tek sponsorumuz sizler olduğunuz için forma veremiyoruz. Anlayışınız için teşekkürler.
Bağışı yapacağınız Askıda Bisiklet Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin hesabının IBAN numarası mail ile size bildirilecektir. Hesaba bağışı yatırdıktan sonra kesin kayıt işleminiz tamamlanmış olacaktır.
Bisiklet Turu Katılım Koşulları
(Lütfen dikkatle okuyunuz. Başvuru yaptığınızda tüm bilgileri ve riskleri okuduğunuzu, anladığınızı ve koşulsuz kabul ettiğinizi beyan etmiş olmaktasınız.)
Tura katılacak olan kişinin sağlığı bisiklet sporuna ve kamp yaşamına uygun olmalıdır. Sağlığınızın bisiklet sporuna ve doğada kamp yaşamına uygunluğunu doktorunuza mutlaka danışınız!
Katılımcı, tur, grup sürüşü ve kamp yaşamının risk ve zorluklarını göz önünde bulundurmalı, karşılaşabileceği veya sebep olabileceği maddi/manevi olumsuz durumların sorumluluğunu kabul etmeli, bu tür durumlarda dernek yönetimi ve organizasyon görevlilerinin sorumlu olmadığını bilmeli ve kabul etmelidir.
Katılımcıların 18 yaşını (7.10.2004) doldurmuş ve tur başlangıcı kayıt/kabul anında “Sorumluluk Beyanı” imzalamış olmaları gerekmektedir.
15-18 yaş arasındaki (7.10.2004-7.10.2007) gençler velisiyle birlikte veya velisinin tur başlangıcı kayıt/kabul anında imzalayacağı “Veli İzin Beyanı” ile katılabilirler. (Bu durum ön kayıt yapılırken tarafımıza bildirilmelidir.)
Kontenjan 100 kişiyle sınırlıdır, katılım için ön kayıt sayfasından (bu sayfa, en alt) kaydolmak gerekmektedir.
Ön kayıt bilgi girişinizden sonra, kesin kayıt için gereken işlem size e-posta ile bildirilecektir.
Derneğimizin mali ve hukuki sorumlulukları sebebiyle, BAĞIŞ yaptığı halde tura katılmayan kişilere, yaptığı BAĞIŞ İADE EDİLEMEYECEK ve tur kapsamında dağıtılabilecek malzemeler/hediyeler (tur forması vb.) verilmeyecek ve gönderilmeyecektir.
Şahsınızın ve derneğimizin hukuki sorumlulukları sebebiyle ön kayıt formunda gerçek ve doğru bilgilerle giriş yapılmalıdır. (Kişisel bilgilerin hukuki sorumluluğu katılımcıya aittir.)
Ön kayıt formunu dolduran ve onaylayan kişiler turla ilgili tüm bilgileri, riskleri ve koşulları okumuş, anlamış ve koşulsuz kabul etmiş sayılırlar.
Çocuklar yararına düzenlenen Ortaca Askıda Bisiklet Turu sosyal sorumluluk projemize desteklerinizi bekliyoruz.
Hep birlikte hayalleri gerçekleştirmeye ne dersiniz ?
Öykülerimiz
Her birimiz farklı yerlerden aldığımız, hayat boyu kapatamayacağımız yaralara sahibiz.
Aynı zamanda kanayan yerlere sürecek ilacı bulma iradesine de.
İyilik yolunu bul ve yaralarını iyileştir.
Bir kuru ekmek karnımızı doyurmaya kâfidir, fakat kalbi doyurmak neredeyse imkânsız.
Eğer Askıda Bisiklet olmasaydı, kalbim ebedi aç kalırdı.
Biraz benden, biraz senden;
Ben ilk kez üç yaşımda bisiklete bindim ve o çevirdiğim ilk pedal, benim bütün hayatımı derinden etkiledi.
Geriye düşen başımda, ağzım yırtılırcasına açılıyor. Gülerken aldığım nefesle ciğerlerim açılarak büyüyor. Gökyüzünde dönen atlıkarıncalarla attığım bir tur başımı döndürdü. Kıkır kıkır gülüyorum. Herkes etrafımda, ‘’bir tur versene’’ler başlıyor. Rengârenk bir jölenin içinde adeta bata çıka ilerliyoruz.
‘’Mutlu musun’’ dedi kırmızı bisiklet.
‘’Evet’’ diye haykırdım kıkırdayarak.
‘’Daha hızlı, daha hızlı’’ dedim.
‘’Sıkı tutun öyleyse’’ dedi kırmızı bisiklet. Renklerin katmanlarında kayarcasına ilerlerken, hızlanan bisikletimin gidonuna sıkı sıkı tutunuyorum. Ilık esen rüzgârla geriye düşen başımda uçuşan saçlarımın mis kokusu, baygın kuşları heyecanlandırıcak kadar havaya karıştı. Her biri ötüşerek maviye kanat çırpıyordu. Sarı, kırmızı, mavi, yeşil, turuncu ve mor; gökkuşağının tüm renkleriyle cebimi dolduruyordum. Ömür sokak büyüyor büyüyor ve kırmızı bisikletin üzerinde ben dağları tepeleri aşarak günlerce aylarca yıllarca pedal çeviriyordum. Gülmekten kocaman açılan ağzımın acısı bacaklarımın ağrısına merhem oluyor, hayatımdaki en derin dizelere sahip babam ve Celal abim, bahçe duvarımıza yaslanmış beni gülümseyerek seyrederken daha da coşuyordum. Dizlerimde bitmek tükenmek bilmeyen yaralara tutunan kabuklarda saklı inci taneleri, sokağın etrafına saçılarak yoluma ışık tutuyor, rüyalar, hülyalar içinde gece gündüz çeviriyordum. Sokağın başına vardığımda başı gökyüzüne uzanan, beş gözlü bir devle karşılaştım. Acı bir fren yaparak olduğu yerde sarsılan bisikletim,
‘’Bu da ne!’’ Dedi.
‘’Bu bir dev’’ dedim kekeleyerek.
Etraf karanlık ve sessiz! Devin beş gözüyle beni seyrettiğini görünce titredim. Ağır adımlarla bana doğru yaklaşmaya başlayınca yer gök inlerken, bisikletim korkuyla şahlanarak kendini geriye doğru attı. Hızlı bir manevrayla geri dönerken, beni sağa sola savurdu. Bisikletim hızla geldiğimiz yoldan geriye ilerliyor, pedallar öyle hızla dönüyordu ki minik ayaklarım hızına yetişemeyerek iki yana açılıyordu. Ömür sokak devin büyük adımlarıyla sarsılıyordu. Dev hızlanarak arkamdan koşmaya başladı. Sarsıntıya dayanamayan evler büyük bir gürültüyle çatırdayarak birer ikişer sağa sola devriliyor, yollar ikiye bölünerek büyük yarıklar oluşuyordu. Kan ter içinde devin hiddetinden kaçarken bisikletimin lastiği, açılan yarıklardan koparak etrafa savrulan taşlara takılarak devrildi. Devrilen bisikletim beni üstünden yol kenarına fırlattı. Büyük bir gürültüyle sağa sola savrulan bisikletim açılan yarıktan içeri düşerek parçalandı. Gök yarılıyor, ardı ardına kayıyordu yıldızlar. Bir bir kapanıyordu odalarının ışıkları. Ay kapkara oldu gamından. Zifiri bir karanlık. Elim ayağım, dilim damağım kuruyordu. Sürünerek güçlükle yarığın kenarına yaklaşarak aşağıya düşerken yaşla dolan gözlerle paramparça olmuş bisikletime baktım. Sırtıma dokunan ele korkuyla dönerken, yaşlı gözlerim mavi gözlerle buluştu.
“Baba” diyerek haykırdım. Kekeleyerek arkasında duran büyük gölgeyi işaret ettim.
“Dev” diyebiliyordum güçlükle. Babamı sırtından yakalayan kocaman bir el, bir hamlede babamı göğe kaldırarak, karşı kıyıya fırlattı. Boylu boyunca karşı kıyının kumlarına uzanan babam, hiçbir zaman kalkamayacaktı.
Bu büyük mutluluk, hazin bir şekilde son buldu. Açıkçası dokuz yaşında kanadım, kolum kırıldı. Kör, sağır, dilsiz kaldım. Evimizin direği yıkıldı diyen annem, hiç de haksız sayılmazdı. Yakamıza yapışan o uzun zor yıllar birçok çocuk gibi beni de derinden etkilemişti. Hayata karşı duruşum, güvenim temelinden sarsıldı. Gerçekten de masallara özgü bir durumdu bu yaşanan. Dokuz yaşına kadar yaşadığım hayatımı, bir ömür anlatsam bitiremem. Mutluluklar, umutlar, çocukluğumun tutkuları ve o yaşantıya sığmayan, sonrasında gelişen düş kırıkları. Bisikletle tekrar buluşmam, babamdan ve abimden sonra, hayatıma giren üçüncü önemli erkekle gerçekleşiyor. Neredeyse tüm çocukluğu ve gençliği sele üzerinde geçmiş; bisiklet onun için bir araç, bir tutku ve yaşam tarzı olan ve benim büyük özlemlerime iyi gelecek olan eşimle 1989 yılında tanıştım. 1994 yılında evlenerek ilk bisiklet mağazamızı, Tarkan Bisikleti açtık. 1995 yılında ilk ve tek çocuğumuz Buse dünyaya gelerek hayatımıza büyük ve farklı bir sevgi, değer katarken; onunla büyümeye devam ettik. İki bisiklet tutkunu genç olarak, hobimizden para kazanmaya başladık. Yıllar sonra daha çok bisiklet sürmek için, İstanbul’dan taşınarak, trafik ışığının dahi olmadığı, sakin şehir olan Köyceğiz’e yerleştik. Kalbimizi doyuran ‘’Askıda Bisiklet’’ kendiliğinden gelişerek hayatımızda büyük yer ediniyor. Çocuklar, çocuklarımız hayatımızı adadığımız en büyük varlıklarımız. Yılların birikimini çocuklara aktarmaya başlıyoruz. Bir yerleri farklı yerlerden kanayan, sevgiye, ilgiye, mutluluğa aç olan ya da bu büyük tutkuyu yüreğinin derinlerinde hisseden çocuklarla bir gün mutlaka bir yerlerde yolumuz kesişiyor. Unutmadığım çocukluğumla onlara bir nebze mutluluk bulaştırmak için çabalıyorum. Bir çocuk bir bisiklet; iki çocuk iki bisiklet derken çoğalıyoruz. Bir gün kalabalık çıktığımız bir turda onlara gücümün yetmediğini fark ediyorum. Bunun üzerine, tüm Türkiye’den ve yurtdışından destek istemeye başlıyoruz. ‘’Bisikletim bisikletin olsun’’ diyerek sosyal medya aracılığı ile çağrı yaptık ve bu küresel dönüşüm hareketine tüm Türkiye’den destek aldık. Eski bisikletlerin, bakım ve tamirini yaparak bir dönüşüm sağladık. Ve bu bisikletleri ihtiyacı olan çocuklarla buluşturduk. Birçok kampanyalarla hareketimizi destekledik. Köy okullarında okuyan çocukları için düzenlediğimiz kampanyalardan elde ettiğimiz gelirle onları yeni bisikletlerle buluşturduk. Ve hala destek almaya devam ederken ihtiyaç sahibi çocuklarla bisikleti ve bu büyük mutluluğu buluşturmaya devam ediyoruz. Bu okuyacağınız öyküler çocuklarımızın gerçek yaşam öykülerini anlatmaktadır; lakin isimleri değiştirilmiştir. Bu öyküleri okuyarak kendiniz için, dünya için ve çocuklarımız için bir iyilik yapmış oldunuz. Bu kitaptan elde ettiğimiz tüm gelir, çocuklarımıza bisiklet olarak dönüşecektir. Bu kitapla bir çocuğumuzun bisikletle buluşmasını sağlarken, aynı zamanda onlara büyük bir mutluluk da vermiş oldunuz. Desteğiniz için çok teşekkür ederiz.
Yazan: Zehra Erbil
Bisiklet Öyküleri
BBC radyosunun 2015 yılında düzenlediği ‘’yüzyılın buluşu’’ anketinde bisiklet ilk sırada yer aldı. Bisiklet hem ucuz hem de sağlıklı bir ulaşım aracıdır. Bu sebeple günümüzde giderek yaygınlaşan bir araç haline gelmiştir. Dünyada yaşanan petrol krizleri insanları enerji bağımlılığı olmadan daha yaşanılabilir şehirler tasarlamaya yöneltti. Artan trafikte yaşanan sıkıntılar çoğaldıkça, birçok ülkede bisiklete olan talep de artmaya başlandı. Egzoz kokmayan sokaklar kimin hoşuna gitmez ki.
Bisiklet eğitimlerine çocukluk yaşlarında başlanmalı. Okula her gün bisiklet ile gidip gelmeye başlayan çocuklarda büyük değişimler gözlenirken, faydalarının da onlara çok iyi geleceği aşikâr. Bisiklet binmek çocukların özgürleşmesini sağlayacak ve onları egzersiz yapmaya yöneltecek eğlenceli bir aktivitedir. Bisikleti, ulaşım aracı olarak kullanan çocuklar kendi başlarına aktif bir ulaşım gerçekleştirirler. Bu eylemin, onlara karşılaştıkları ya da karşılaşacakları problemlere karşı çözüm üretebilme ve kendi başlarının çaresine bakabilme konusunda olumlu bir katkı sağladığını ve sağlayacağını düşünmekteyim.
Çocuklar bisiklete binerek çevreyi tanırlar ve tehlikelerin farkına varırlar. Bisikletin bu yönde de bir faydası vardır. Ayrıca uzmanlar, bisikletin çocuklara fiziksel aktivitede bulunmalarını sağladığından, çocuklarda büyüme hormonunu salgılanmasını arttırarak büyümelerine ve güçlenmelerine de katkı sağlayacağını söylerler. Fiziksel aktivitenin beyin gelişimi be hafızanın güçlenmesinde de önemli bir rol oynarken ruhsal olarak da kişiyi rahatlattığını belirtiyorlar.
ARABA TAMİRCİSİ
Yoğun bir günün ardından bankoya yaslanmış kahvemi yudumluyordum. Akşam saatlerinde vitrin camından dışarıyı seyretmek çok hoşuma giderdi. Birkaç yudum kahve tüm günün yorgunluğunu alır. Karşı kaldırımdaki mağazada çalışan genç kadın yine aceleyle dükkân kepenklerini kapatma telaşında çünkü kursa yetişecek. Yolda karşılaşan genç kadın ve Mehmet amca her akşam olduğu gibi hafif başlarını eğerek, yüzlerinde oluşan küçük gülümsemeyle yine selamlaşıyorlardı. Mehmet amca, iş çıkışı tüm günün yorgunluğunu kamburlaşan sırtıyla omuzlarında taşırken seyrelen kır saçları yüzünde, elindeki ekmek poşetiyle yine evin yolunu tutmuş yürüyordu. Yılların yorgunluğu eğrilen tüm kemiklerinden, zamana yenilerek güçsüzleşen vücudundan hissediliyordu. Altmış yaşlarını sürdüğünü bilmesem, karşımda doksanlık bir dede var derdim. Hayatı boyunca hiç spor yapmayan, tüm yaşamını ev ve iş yeri arasında yürümekten ibaret olan Mehmet amca için başka bir hayat mümkün mü? Daha zinde, daha güçlü adeta yıllara meydan okuyarak daha dinamik görüneceği bir vücut yapısına sahip olması mümkün mü? Derken Rıfat amca güçlü, zinde ve fit görünümüyle bisikletin üzerinde salınırken, gidona monte edilen zile var gücüyle basarak Mehmet amcayla selamlaşıyor. Geçiş saati hiç şaşmaz. Bu yüzden mağazaya bir saat asma ihtiyacı duymadım.
Saat 19.30. Kapıdan içeri, on yaşlarında, cılız esmer, bir çocuk girdi. Kapı girişinde durarak renkleriyle hepimizi cezbeden ilk bisikletini hayranlıkla seyretti. O beni fark etmeyince ben de onu seyrediyorum. Yüzünde bir gariplik var. Birkaç adımla yanına yaklaşıyorum yine beni fark etmiyor.
Boy hizasına eğilerek;
‘’Ooh! Sen de haklısın, bu mevsimde oldukça dayanılmazlar’’ dedim. Beni anlamadığını anlayınca,
‘’Dutlar’’ dedim ağzını işaret ederek. Bana cevaben başını iki yana salladı.
‘’Ağzının tüm etrafını boyamış, yıkamak ister misin?’’ dedim ısrarla, arkada duran lavaboyu işaret ederek.
‘’Dut yemedim’’ dedi ama ağzını silme gereği de duymadı. Fark ettim ki elleri ağzından daha da karaydı. Çocukluğumuzda sokakta oynarken annemiz çok kızsa da elimizi yüzümüzü kolumuza silmekten çok hoşlanırdık. Bir aynaya bakar gibi baktım karşımda duran çocuğa. Ağacın üstüne tırmanmış, en yukarıda duran olgun karadutlarla dudaklarımı boyadığım günler geldi aklıma. Bu çocukta bir acayiplik vardı. Sanki az önce sıcacık evinde geçmekte olan sobaya kömür atan annesinden gizlice kalan kömürleri çalmış, çaldığı kömürlerle sokakta arkadaşlarıyla yakar top oynamış gibi bir hali var gibiydi. Kıyafetlerinin de karaya bulanmış olduğunu görünce içten içe dikkatsizliğim için kendime kızdım.
‘’Sana nasıl yardımcı olabilirim’’ dedim. Dizlerimi büküp, kocaman bir gülümsemeyle yüzüne eğildim.
‘’Bisikletlere bakabilir miyim’’ dedi tereddütle.
‘’Tabi’’ dedim. Her bir bisikletin önünde uzun uzun durarak ilgiyle izliyordu. Ben de arkasında kollarımı göğsümde kavuşturarak onun bisikletleri nasıl hayranlıkla izlediğini ve her bir bisiklete ayrı bir gülümseme bıraktığını sessizce izliyordum. Birkaç soru sorma isteğimi, bu anın tadını bozmamak için erteledim. Son birkaç bisiklet kala kendime fazla engel olamayarak adını sordum;
‘Mesut’ dedi.
‘’ Burada mı oturuyorsun Mesut?’’ dedim.
‘’Evet’’ dedi.
‘Okuyor musun?’ dedim, eğilerek bisikletin kadrosuna tutunmuş tozu üflerken.
‘’Araba tamircisiyim’’ dedi. Bana döndüğünde ışıldayan gözleri, şaşkınlıkla açılmış gözlerimle buluştu. Gözleri pırıl pırıl parlıyordu. Boyundan büyük bir iş yaptığının farkında olan bedeni kabarırken, bu başarıya takdir beklediğini avaz avaz bağırıyordu.
‘’Okul? ‘’ dedim, gözlerimi ellerinin karasından daha da kara olan gözlerinden ayırmadan. Mahsuplaşan kömür karası gözler bir anda başıyla öne eğildi. Tedirginliği karşısında lafı yine bisiklete çevirdim. Tam karşımızda ışıl ışıl parıldayan bisikleti işaret ederek,
‘’Seviyorsun’’
‘’Çok’’
‘’Var mı?’’ tabi ki yoktu. Biliyordum. Tek kelimelik cevap versek de birbirimizi çok iyi anlıyorduk. Yine de onay bekledim. Gözlerini kapatarak,
‘’Olsaydı’’ dedi. Ardından belli belirsiz yutkundu.
‘’Uçardık, koşardık, atlardık gece gündüz’’ kelimeler hızla dökülürken elleri bir an uçak gibi uçuyor, daha sonra bir kısrak gibi hızlı koşarak havaya sıçrıyordu. Yüzünde beliren gülümsemeleri avucumla toplayıp yutmak istemiştim.
‘’Peki’’ dedim. Ellerini tutarak birkaç kez sallayarak sıktım. Gözlerini kırpıştırarak açtı. Güzel bir rüyadan uyanmış gibi yüzü gülümsüyordu.
‘’Bisiklet senin hayatında neleri değiştirir?’’
‘’Zaman’’ dedi hızla. Aynı hızla da devam etti.
‘’Okula başladığım zaman, ev okula uzak kalıyor, okul sanayiye çok uzak, sanayi okula daha da uzak’’ dedi yanındaki bisiklete kaçamak bir bakış atıp devam etti. ‘’Hem bisiklet araba gibi pahalı ve masraflı değil, okulda zaten park sorunu var, park etmem imkânsız’’ deyince kocaman bir gülümsemeyle
‘’ Ve bu yaşta senin araba kullanman imkânsız’’ dedim birlikte katılarak güldük.
Elinden tutarak onu servis bölümüne götürdüm. Birlikte servis bölümünden içeri girerek köşedeki tek sandalyeye oturdum. Elimle dizlerime oturmasını işaret ettim. Tereddütsüz sol dizime oturdu. Ona sosyal sorumluluk projemizden, Askıda Bisiklet’ten bahsettim. Destekçilerimizden gelen bisikletleri anlattım. Servis bölümünün ortasında duran bisiklet askısını göstererek,
‘’Eski bisikletlerin dönüşümü işte bu askıda gerçekleşiyor.’’ dedim. Askıyı baştan aşağı süzdü. Az önce karşısında duran fakat fark etmediği demir çubuğa odaklanarak onu ince ince inceledi. Sağında solunda lambadan çıkan cini arıyor gibiydi.
‘’Senin için de bir dönüşüm yapmamızı ister misin?’’ dememle boynuma sarılan küçüçük kollarının sıcaklığını bütün kalbimde hissettim. Nasırlaşmaya başlayan minik eller sırtıma bir iki kez vurdu. Servis bölümünde konuşmalarımızı sessizce dinleyen eşim Tarkan aynı sessizlikle depoya inerek İzmir’deki bir bağışçımızdan aldığımız bisiklet ile yanımıza geldi.
‘’ Nasıl’’ dedi araba tamircisine gülümseyerek.
‘’Harika’’ dedi olduğu yerde zıplayarak. Tarkan, bisikleti askıya alarak bakımlarını yaparken uzun uzun sohbet ettik. Burada akrabalarının yanında kaldıklarını, annesinden ve kardeşinden ayrı olduğunu, onların da Ankara’da bir çadırda yaşadıklarını ve babasıyla para kazanmak için burada çalıştıklarını anlattı. Çok kısa bir zaman sonra annesini ve kardeşini yanına alacakları ve kavuşacağını mutlulukla anlattı.
Bisikleti evine birlikte götürmeyi teklif ettim ve o da kabul etti. Yaşadığı yeri ve hikâyesini oldukça merak ediyordum. Bisikleti yanımıza aldık, neşeyle dükkândan çıkarak birlikte evinin yolunu tuttuk. Yol boyunca konuşa konuşa yürüdük. Heyecanı anlattıkça artıyordu. Bir yandan da anlatırken elinde sürerek getirdiği, didonunu sıkı sıkı tuttuğu bisikletten gözünü alamıyordu. Birkaç sokak sonra inşaatı tamamlanmamış bir apartmanın önünde durduk.
Başımı yukarı kaldırıp beş katlı inşaat halindeki yapıyı incelerken,
‘’Neresi burası?’’ dedim, şaşkınlıkla
‘’Babam burada çalışıyor, biz de babamla burada kalıyoruz’’ dedi Mesut’u takip ederek apartmanın yan tarafından girdik. Kurumuş, taşlaşmış çimento parçasına takılınca sendeledim. Kendimi toparlayınca,
‘’Baban nerede şimdi?’’ dedim.
‘’Bugün inşaat için malzeme almaya gideceklerdi. Gelmemiş hala!’’ dedi. İki kalın siyah kaşı ortadan havaya kalkmış, bana komik gelen yüzündeki şaşkın ifadeyle iki elini yana açtı.
Bu tatlı komik çocuğa için için gülerek apartmanın yanından kum ve çakılların üzerinden atlayarak, binanın arka tarafına geçtik. Kapısı olmayan küçük bir girişten binanın içine girdik. Girişin hemen sağında bulunan muşambadan yapılmış bir kapıyı açarak bisikleti içeri soktu. Bende onun ardından içeri girdim. Mesut okula gitmiyordu fakat hayallerini süsleyen bir okul vardı. Ara sıra okulun önünden geçerken bahçede oynayan çocuklara imreniyor, dış kapının demirlerine sarılarak gizlice seyrediyordu. Babası seneye yazdıracağına söz vermişti. Lakin masada duran, her sayfası çarpık düzensiz bir yazıyla da olsa içi dolu bir defteri, kitabı, kalemi ve silgisi vardı. Tek göz, inşaatın içindeki evde, akşamları iş çıkışı mum ışığında birkaç satırda olsa karalıyordu. Babası çalıştığı inşaattan bir kaç kalas getirmiş, bir kaç çivi ile oğluna masa yaparak, loş odanın tek ışık kaynağı olan pencerenin önüne koymuştu. Üzerine birkaç kitap yerleştirerek, ailenin tek ve en önemli bağı olan bir ucu yanmış fotoğrafı da kitapların yanına iliştirmişti. Elime aldığım fotoğrafın yanan ucuna dokunurken,
‘’Ah ne yazık, nasıl yandı bu fotoğraf?’’ dedim.
Fotoğrafta siyah gür saçları göğsüne kadar uzanan, al yanaklı bir kadın, siyah gür saçlarla kaplı omuzu sıkıca kavrayan kaslı kollara sahip kocaman bir gülümsemeyle sırıtan genç bir adam, beyaz patiska bir kundağa sarılmış cılız bir bebek ve kaslı kola sıkıca tutunmuş, aynı kömür karası meraklı gözlerle objektife gülümseyen Mesut.
Bu fotoğrafta iki yaşlarında var veya yoktu. Bir ucu yanmış fotoğrafta herkes mutlu ve içtenlikle gülümsüyordu.
‘’Yangın’’ dedi usulca. Eğdiği başını kaldırıp dalgın gözlerle fotoğrafın yanan ucuna bakarak,
‘’Babam, beni, annemi, kardeşimi ve bu fotoğrafı kurtarabildi yanan evimizden’’ dedi. Tuttuğum fotoğrafı elimden alarak masadaki yerine özenle yerleştirdi.
Baba oğlu için masanın yanındaki duvara oğlunun rüyalarını süslediğini bildiği, ışıl ışıl parlayan kırmızı bir araba posteri asmıştı. Posteri asarken, oğlunun her gece bu can alıcı kırmızı arabayı seyrederek, uykuya rahat dalmasını umut ediyordu. Mesut, elinde artık rüyalarını süsleyecek olan kırmızı bisiklet ile kıpırdayacak yeri olmayan odayı baştan aşağı süzdü.
‘’Nereye koyacaksın şimdi bisikleti’’ dedim.
‘’Sen bisikletimi tut ben halledeceğim’’ dedi telaşla.
Odadaki tek tahta yatağın ayakucuna geçerek kendine doğru çekti, yatakla duvar arasında kalan yere bisikletini koyacağını anladım.
‘’Ayakucuna da koyabilirdin’’ dedim, bisiklete uzanarak.
‘’Olmaz, başucumda olmalı, ona yatarken dokunabilirim. Hem burası daha güvenli’’ dedi.
Ertesi akşam iş yerime, kendi yörelerine ait oldukça lezzetli bir yemek getirdi. Ve bana büyük bir sır verdi. Bisikleti ile işe gittiğini ve eve dönerken ilk defa bir kaçamak yapmaya vakit bulduğunu, çocuk parkına giderek salıncakta sallandığını, kaydıraktan kaydığını mutlulukla anlattı.
Aradan bir yıl geçti. Araba kullanıyordum ve yaya geçidinde yayaların geçmesini beklerken, Mesut, bisikleti elinde yaya geçidinden karşıdan karşıya geçmeye hazırlanıyordu. Başında destekçilerimizden gelen kırmızı kaskı, üzerinde tertemiz okul üniforması vardı. Beni fark edince yaya geçidinin ortasında durdu ve beni her daim güldüren kalın siyah kaşlarını kaldırarak dünyanın en mutlu gülümsemesiyle bana el salladı.
Yazan: Zehra Erbil
En iyi ilaç, doğada özgürce pedal çevirmektir.
Ebeveynlerinin ilgisizliğine maruz kalan çocuklar, ilgi ve mutluluk arayışına girerler. Ebeveynlerin çocuklar üzerinde yarattığı bu travmaların artçıları uzun yıllar boyu sürecek olan büyük depremler zincirini sebep olurlar. İyi veya kötüyü tek başlarına anlayamayan ve ebeveynlerinin ilgisini çekmeye çalışan çocuklar, bir nevi alarm gönderirler. Kimi çocuk teknoloji bağımlılığı içinde kaybolurken kimileri ise madde bağımlısı olarak toplumdan uzaklaşır.
Yıkılmış, paramparça olmuş soğuk taşlar arasında kalan çocuklar. Düz, kırpık ve okşanmamış saçlar, yer yer pul pul dökülmüş yanık ve minik unutulan eller. Ürkek, kısık, kömür karası ya da deniz mavisi gözler, bir parça yosun kadar masum, parlak mercanlar arasından sızan korkak bakışlar. Umursamaz hayatların arasında sıkışan, uzayıp giden boşluklar ve uğultular. Her gri güneşte kuruyarak kopan kabuklu yaralar. Mutlu fotoğrafların ardına gizlenmiş mutsuz insanların yarattığı, kalabalıklar arasında kaybolan hayatlar. Güçlüler, güçsüzler, yenilenler ve pişmanlıklar. Oyunlar, oyuncular, umutlar, hayaller, gerçekler, yükler, eksik öznesiz kurulan kaçak cümleler.
Ya mecburi gidişler! Kalamayanlar, kalanlar, gidemeyenler, değiştiremeyenler, kadersizler, öksüzler ve yetimler. İçine gömülenler, sesiz çığlıklar ve dilsizler. Yerine koyamayanlar, umutsuzlar. Mektuplar, söylenemeyen sözcükler, yazılar ve sandık dolusu açılmamış umut mektupları. Kuşlar, kanatlı, kanatsız, gökyüzü nedir, mavi nedir sorgusuz tutsak kuşlar.
Normal dünyanın unuttuğu çocuklar. Ah çocuklar!
Burnunun ucunda, titrek bir ses,
GÖR BENİ
DUY BENİ
FARKET
Bizler bu dünyada yaşayan insanlar; acılarımızla, sevinçlerimizle, kavgalarımızla, duygularımızla ve inançlarımızla; birbirimizi her yönden etkileyerek, yaşamın tüm renklerini oluşturuyoruz. Her bir canlı için daha yaşanılır bir dünya oluşturmak bizim elimizde. Özellikle ağaca, toprağa, suya, hayvana ve çocuğa hatta gökyüzüne ve bir çiçeğe sahip çıkmak yine bizim elimizde. İnsanlığın yaradılışında var olan, bölünen, çarpışan, savaşan ve ayrılan her bir zerremiz varlığımızın özünü oluşturuyor. Bu gezegende ve en ufak zerremizde büyük bir cesaretle hüküm süren kötülüğe karşın, iyilik yolumuzu bulmalıyız. Ve asla unutmamalıyız biz olmalıyız, birlik olmalıyız.
Parça parça, parçalanmış, parçaları birleştir. Biraz senden koy biraz benden. Biraz elden, biraz yelden, dağdan taştan, dereden tepeden. Biraz yeşil koy, biraz mavi. Biraz taş, toprak, biraz güneş koy, pırıltı, can suyu ver toprağa. Biraz da yıldız topla kendin için. Ne varsa az az heybende, terinde. Kaybolup yitip gitmeden. Bir yıldız daha kaymadan. El el üstüne, gözüm başım üstüne. Yeniden doğsun prensler, prensesler, mutlu çocuklar, yarınlara…
Bir bahçesi olmalı insanın; kedisi, köpeği, çiçeği, ağacı, ormana açılan kapısı. Parlak bir gökyüzü, kara gecesini aydınlatacak yıldızı. En çok da güneşi; iliklerine kadar ısıtacak. Bir evi olmalı insanın; masası, tabağı, yatağı, oyuncağı. Her şeyi olabilir de, en çok da insanı olmalı; sevgiyi hissedebileceği tüm hücrelerinde. Ve bir de bisikleti, mutlulukla süreceği. Boşluklarını dolduracak, yalnızlığını unutturacak. Doğa güçlü, doğa zengin; sen de onun bir parçasısın. Sür doğaya umarsızca. Kuşlar tepende oynaşsın, sen onlardan daha özgürsün. Ilık rüzgâr saçlarını okşasın, bir şarkı fısıldar eşlik edersin. Dalgalarla yarış, sen çok daha hızlısın. Ve gülümse; her şeye rağmen hayata inatla.
BOŞLUK HİSSİ
Ortaca ve Köyceğiz`e bu yıl kış, oldukça sert ve erken geldi. Bu yıl sert gelen iklim doğa kadar beni de derinden etkiliyor. Evimiz Köyceğiz de. Toroslara yağan sağanak yağmurun oluşturduğu sel suları sahile kadar ulaştı. Akdeniz adeta kızıla boyandı. Batı Toros dağlarından gelen uzantı kollarıyla Sandıras Dağına yağan sağanak yağmurun oluşturduğu sel suları ise dere yataklarını taşırdı. Göl dertli ve taşmak üzere. Akdeniz ve Ege bölgesinin ortasında olduğumuzdan her iki bölgenin özelliklerine sahibiz. Bu nedenle yaz kurak ve sıcak geçiyor, fakat kışın ılık geçse de, bu yıl bol yağışlardan nasibimizi alıyoruz. Siz bir de gölün sakin, huzura davetkâr halini görün; âşık olmamak elde değil. Her yıl bir dönem gölün rengi turkuaza döner. Kaplıca ve sıcak su kaynaklarından zengin olan, salgıladığı sakız ve yağ ile birçok rahatsızlıkların tedavi edildiği, Köyceğiz de biterse Dünyada bitecek olan Sığla ağaçlarının çevrelediği Köyceğiz gölünün bu turkuaza dönen sakin halini ben çok severim. Dalyan’a kadar uzanan kollarıyla İztuzu plajına akar ayaklı göl.
İşim Ortaca da olduğundan, genellikle Köyceğiz’den işime 19 km mesafeyi bisikletim ile giderim. Ancak birkaç haftadır, gök yarılmışçasına yağan yağmurlar yüzünden bisiklete binememek oldukça üzücü benim için. Arkadaşlarımla beraber bisikletle yolda olmayı, her rotanın turkuaza açıldığı turları özledim. Sarıgerme Plajı’nın altın kumlarını, bu kumlarda açan kum zabbaklarını, ılık esen rüzgârı, sahile vuran sakin dalgaları özledim. Buralarda bisiklete binmek bir başka güzel. Her daim açık mavi bir gökyüzü size eşlik eder. Yeşil renginin bin bir tonunun eşlik ettiği dağ yolları, toprak patikalar, tırmanışlar, çam ağaçlarının mis kokusuyla büyüler. Bu ağaçların tozun büyük bir kısmını emerek daha da netleştirdiği pırıl pırıl bir hava, turkuaza akan sert, kıvrımlı inişler, inerken sağınızda size eşlik edecek olan muhteşem manzara ve gözlerinize inen yorgunluğun mutlulukla harmanladığı damlacıklar.
Yine bir sabah yağmurdan dolayı araba ile işe giderken ve hızlanan sileceklerin ardından yağmuru seyrederken,
‘’Neye gülümsüyorsun’’ dedi Tarkan, gözünü yoldan ayırmadan. Yüzümdeki belli belirsiz mutlu gülümseme, göz ucuyla da olsa dikkatini çekmişti. Derin bir iç geçirip, yağmurla gelen rehavetle konuşmaya dahi takatim yokken.
‘’ Dur dur, ben söyleyeyim de yüzün daha çok gülsün’’ dedi.
‘’ Neymiş’’ dedim, bıkkınlıkla
‘’ Tabi ki bisiklet’’
‘’ Tabi ki bisiklet ‘’ dedim gülümseyerek
‘’ Şimdi yağmur azalsa, dükkâna gidince eşsiz bir kahvaltı ederdik. Bir bir arkadaşların gelir kahvaltı şenlenirdi, Her zamanki gibi formanı taytını giymiş, kahkahaların yine üst katı çınlatırdı.’’ Dedi, muzipçe
‘’ Ooo sizi memnuniyetsiz gördüm sanki’’ dedim
‘’ Biliyorum bisikleti seviyorsun, benden çok değil tabi’’ dedi, sıcacık bir bakış atarak.
‘’ Beni mutlu ediyorsunuz, ikinizde’’ dedim, sevdiğim adamın koluna dokunarak.
‘’ Tur nereye’’ dedi.
‘’ Ne zaman’’ dedim, artan yağmura sileceklerin ardından kızgın bir bakış atarak.
‘’ Hadi sevin sevin, yarın yağmurlar bitiyormuş’’ dedi.
Sevinçle bir oh çekip
‘’ İztuzu’’ dedim, her zamanki gibi ellerimi birleştirip sevinçle şaklatarak.
Mavinin yeşile uzandığı, insanın yeniden kendini bulduğu yerlerden biri olan Dalyan kumsalı, doğanın her mevsim yüzünü gösterdiği bir cennet. Doğanın içindeki milyonlarca renkten biri olarak nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan deniz kaplumbağaları Caretta Cerettaların dünyada yaşayabildiği son noktalardan biri İztuzu kumsalıdır. Dünyada soyu tükenmekte olan canlılar listesinde yer alan bu sevimli deniz kaplumbağaları yumurtalarını bırakmak için Dalyan’daki İztuzu Plajına gelirler. İztuzu Plajı şu an koruma altında ve bu konuda kaptan June olarak bilinen İngiliz June Halmoff’un büyük katkıları var.
Göçmen kuşlar gideli bir ayı buldu. Kış boyunca karanlığa bürünecek olan evlerin ışıkları bir bir söndü. Şimdi bu eşsiz kumsallar gerçek sahiplerine kaldı. Kumsalları temizleme zamanımız geldi. Her sahile birkaç gün sürecek olan turlar. Elimizdeki çöp poşetlerini dolduracak olan, unutulmuş kopuk terlikler, sigara paketleri, belki açar diye kumsala dikilmiş izmaritler, pet şişeler, patlak bir deniz simidi! Göçmen kuşlar, ne yazık ki giderken unutmuşlar.
Öğle saati minik minik damlalar haline dönüşen yağmur hızını epey azaltarak yağa dursun, sindirmeye hazırlanan toprağın hazmı bu sefer uzun sürecek gibi. Ben yağmurun azalmasına sevinsem de, bu yıl hasat bol olacağa benziyor. Çiftçinin yüzü gülecek. Yağmurdan nasibini alacak olan zeytinler sofraları şenlendirecek. Zeytin, mandalina, portakal, limon gibi bodur ağaçlarının, kışın yapraklarının azalmasıyla, az olan güneş ışığını aşağı bırakırlar.
Güneşin kendini göstermesiyle yüzüm gülmeye başladı. Hemen telefona sarıldım.
‘’Selam hocam’’ karşıdan gelen ses tatilin verdiği enerjiyle yenilenmiş, tazelenmiş cıvıl cıvıl
‘’ Selam abla, nasılsın’’
‘’ Ben iyiyim de sen daha iyi gibisin, tatil yaramış, sesin iyi geliyor’’
‘’ Deniz güneş iyi gelmez mi insana!’’
‘’ Gelir tabi hocam, herkese iyi geldi. Okullar açıldı, kuşlar yuvaya döndü’’
‘’ Döndüler, döndüler, zil çaldı, ben de özlemişim bu tozu’’
‘’ Ben de özledim çocukları, tatilcilerde gittiğine göre görev bizi bekler, bisikletler ne durumda hocam’’
‘’ Ben de sabah gözden geçirdim. Epey bakıma ihtiyaçları var gibi duruyorlar’’
‘’ Nasıl yapalım’’
‘’ Tek tek elden geçireyim, sıkıntılı olanları hafta sonu aracıma yükler getiririm. Çocuklar iki sabahtır başımın etini yiyor; ne zaman başlayacak bu turlar?’’
‘’Bisikletlerin bakımlarını yapalım, eksik malzemeleri temin edelim, önümüzdeki hafta sonu çıkalım hocam’’
‘’ Tamam abla, gün belirleyip izinleri hallediyorum’’
‘’ İlk turumuz İztuzu olsun malum tatilciler gitti’’
‘’ Harika olur, bizim çocuklar onlara benzemesin, ağacı yaşken eğelim abla!
‘’Güzel fikir anlaştık, ilk tur İztuzu’’
O Pazar bisikletlerimizle İztuzu plajına pedallamayı planlamıştık. Ailelerden izinler alınmış, bisikletler hazırlanmış bir şekilde sabah okulda buluştuk. Öğrencilerle birlikte 50 kişilik bir grup olduk. Hocamız her tur öncesi, destekçilerimizden gelen güvenlik ekipmanlarını takmaları için bir gün önceden öğrencilerini mutlaka uyarır.
Hoca başta ben ortalarda ilerlerken öndeki birkaç öğrencinin yol kenarında durduğunu görünce ben de hızlanarak yanlarına yaklaştım. Bisikletten inerek yerde yatan Can’ı gördüm. Hoca eğilerek Can’a sarıldı ve yerden kaldırdı. Hoca öğrencisinin kolunu bacağını kontrol etti, üzerindeki tozları temizlerken,
‘’Bir şeyin var mı yavrum, ağrın sızın var mı?’’dedi şefkatle
‘’Yok hocam, bir şeyim yok’’ dedi Can başı önde utancını gizlemeye çalışıyordu.
‘’ Eldivenlerin nerede, neden takmadın?’’ dedi hoca elinin üzerindeki sıyrıklara bakarken.
‘’Kirlenmesin diye takmadım hocam’’ dedi Can başını yerden kaldırmadan
‘’Oğlum neden takmadın, taksaydın şimdi sıyrılmayacaktı ellerin’’ dedi, Can’ın başı daha da çok öne eğiliyordu
‘’ İyi ki takmadım hocam, bugün ellerim yerine eldivenlerim yırtılacaktı’’ dedi hocayla göz göze gelmemeye çalışıyordu
‘’Oğlum biz sana eldiveni, kaskı neden veriyoruz, seni koruması için, etrafında toplanan öğrencilere dönerek
‘’ Bir daha eldivenini ve kaskını takmayan öğrenci istemiyorum’’ dedi
‘’ Tamam hocam’’ dedi hep bir ağızdan çocuklar
Hoca önde biz arkada sessiz ve usul usul pedal çevirdik mavilere.
Çocuklarla eldivenlerimizi takarak yanımızda getirdiğimiz çöp poşetlerine tatilcilerin giderken arkalarında bıraktığı çöpleri toplamaya koyulduk. Çocuklarla birlikte beş çöp poşeti dolusu çöp topladık. Onlar deniz kenarında koşup eğlenirken, biz de bir kenara oturup, hocayla yanımızda getirdiğimiz kahvelerimizi yudumladık.
-“Bundan sonraki tura aramıza yeni bir çocuk katılacak abla, adı Ali” dedi hoca düşünceli gözlerle denize dalmış, oldukça endişeli görünüyordu.
-“Bu yıl mı kayıt oldu okula?”
-“Hayır abla, bir yıldır ikna etmeye çalışıyorum, oldukça sorunlu, kazanmaya çalışıyoruz.”
-“Senin elinden nasıl kurtuldu hocam, nedir sorun?”dedim.
-“Birincisi bisikleti yok” dedi hoca
-“O kolay” dedim.
-“Nasıl?” dedi.
-“Bodrum’dan arkadaşım var Canan tanırsın” dedim.
-“Tanımaz mıyım Canan abla dünya tatlısı bir kadın” dedi yüzünde gerilen her kas bir bir yumuşayarak küçük bir gülümseme oluşturdu.
-İstanbul’dan yeni bir bisiklet almış, eskiyi bana bıraktı. Al bunu senin çocuklara ver dedi. Hatta Osman abi,
-Canan emin misin bu oldukça cömert bir hareket” demiş
-“Biliyorum abla çok iyi bir bisikleti vardı, sana mı verdi?” dedi hoca ağzı bir karış açık
-“Dün Tarkan onu alladı pulladı, tamir bakımını yaptı, şimdi yeni sahibine ilaç olmayı bekliyor” dedim muzipçe gülümseyerek
-“Bu gerçekten inanılmaz.”
-“Sağ olsun Canan, bisikleti bulduk, başka ne sorun var?”
-“Ali madde bağımlısı, ben aklını çelmeye çalıştıkça o okul kapısının dışındaki arkadaşlarından kopamıyor. Ders notları çok kötü tam anlamıyla felaket ve ilgisiz bir ailesi var. Tamam anlamaya çalışıyorum onların da sırtında küfe küfe yük var ama bu çocuk için biraz daha geç kalırsak yazık olacak.”
-“Bisiklette hazır hocam, merak etme.”
-“Öyleyse başlayalım, hazır ol abla.”
-“Her zaman, nasıl başlıyoruz.”
-“Bu hafta sen okula bisikleti getir, ben de onu bisiklet kulübümüzün başkanı yaparak sorumluluklarını arttırayım.”
-“Nerede lokmacı var oraya süreriz hocam.”
-“Tabii abla sen ve çocuklar çok seversiniz, doya doya yeriz.” diyerek gülüştük.
O günden sonra bütün lokmacıların önünde mola verdik. Bu da çocuklarla bizim gizli sırrımız oldu.
Aradan yıllar geçmişti ve Selçuk hocadan Ali’nin üniversiteyi kazandığını duyup sevinçten havalara uçmuştum.
Selçuk hocam bu haberi verirken koltukları kabarmış fakat ne kadar saklamaya çalışsa da yaşla dolan gözlerini benden kaçıramamıştı. Bu onun haklı gözyaşlarıydı. Doya doya akıtmak da onun hakkıydı. Ama o her zaman yufka yüreğini saklar, yardımsever ama disiplinli bir öğretmen olarak kendini göstermeyi yeğlerdi. Çocuklar onun gözünün içine bakar, her halini sever bir dediğini iki etmezler. Kızsa da sevse de okulun en sevilen öğretmeni olarak çocukların gözünde devleşmiştir.
Yıllar yıllar sonra bisikletim olmadan çıktığım yürüyüşlerin birinde amaçsızca mağazaların arasında vitrinlere bakınarak yürüyordum. Buralarda adettendir, önemli bir gelişme olduğunda lokma dağıtılır. Bugün yine lokma dağıtıldığını görünce lokmacıya yaklaştım, gülen yüzleri görünce, yeni bir işyeri açılışı olduğunu hatta bir eczane açılışı olduğunu gördüm.
Fakat daha da ilginci, eczanenin vitrininde lacivert eski bir bisikletin durmasıydı, ve bu Canan’ın eski bisikletinin ta kendisiydi. Bisikletin altına da kalın uçlu bir kalemle ve el yazısı ile şöyle bir not düşülmüştü;
‘’ En iyi ilaç doğada özgürce pedal çevirmektir.’’
Şaşkınlık içerisinde yazıyı okurken arkamdan omuzuma bir el dokundu,
-“Lokma almadan geçemezsin Zehra abla, sen çok seversin.” dedi, sevgi dolu ve sıcacık sesiyle Eczacı Ali.
Yazan: Zehra Erbil
Askıda Bisiklet Turu Kamp Alanı
Güzel bir Bisiklet Turu için
Askıda Bisiklet Turuna Katıl
Eylülde Gel
1. Askıda Bisiklet Turu 2019
Askıda Bisiklet Turunun ilkini 2019 yılında düzenledik. Katılımcılarımızın desteği ile 70 öğrencimizi bisiklet sahibi yaptık.
2. Askıda Bisiklet Turu 2021
Pandemi dolayısıyla 2020 yılında yapamadığımız Askıda Bisiklet Turunun ikincisini 2021 yılında gerçekleştirdik. Tüm Türkiye’den gelen katılımcılarımızın desteği ile bu kez de 60 öğrencimizi bisiklet sahibi yaptık.
3. Askıda Bisiklet Turu 2022
Askıda Bisiklet Turunun üçüncüsünü 2022 yılında gerçekleştirdik. Tüm Türkiye’den gelen katılımcılarımızın desteği ile bu kez de 55 öğrencimizi bisiklet sahibi yaptık.
4. Askıda Bisiklet Turu 2023
Askıda Bisiklet Turunun dördüncüsünü 2023 yılında gerçekleştirdik. Tüm Türkiye’den gelen katılımcılarımızın desteği ile bu kez de 70 öğrencimizi bisiklet sahibi yaptık.